Edinburgh
Yıllar önce üniversite okumayı düşünürken, kader kısmet
yıllar sonra turisti olduk bu şehrin, iyi
ki de olmuşuz, büyük keyif aldık, ama diğer yandan iyi ki de öğrencisi
olmamışım, yoksa bu soğukları yıl boyunca çekemezdim.
Londra’ya gidiyorsunuz ve aklınızda kuzeye gitmek de var.
Kesinlikle yapın bunu. Sabah erkenden Londra’dan ayrılırsanız York’a bir
uğrayın, günü York’ta geçirin, akşama da York’tan Edinburgh’a. Türkiye’ye dönüş
de Edinburgh üzerinden yapılabilir. Rotamız
kısaca böyleydi. (York’ta tren istasyonu yakınında bir emanetçi var,
bavullarınızı oraya bırakabilirsiniz)
Ekim 20’de gittik. Soğuktu, üşüdük. Önerimiz Edinburgh gezinizi bu zamana bırakmamanız. Üşümenizde bir neden de, dışarda, üşüdük bir
cafeye bir mekana girip ısınalım diyemezsiniz, oralar da soğuk, üstünüzden
montunuzu çıkaramıyorsunuz.
Üşüdük, üşüdük de sıkıldık mı? Hayır. Edinburgh’tan keyif
alacağınız kesin. Edinburg size kendinizi farklı bir çağda
hissettirecektir. Fantastik sinema-edebiyat
hayranları içinse zaten biçilmiş kaftan; Harry Potter burada yazılmış, bkz:
Elephant Cafe). Gece Old Town’da
dolaşırsanız sessizlik ve kasvet hafif bir ürküntüye yol açabilir, tabii yazın
bu şekilde bir sessizlik ve kasvet olacağını sanmıyorum.
Edinburgh gizemine ilişkin son söz 15 ile 18. Yüzyıllar arasında
2.500’e yakın kadın erkek cadı oldukları gerekçesi ile yargılanmış, bunların
yüzde 67’si infaz edilmiş. Ortaçağı böyle karanlık geçmiş bir ülke, ki benzeri
İngiltere için de söz konusu, bugün % 100 okuma yazma oranı, % 50 üniversite
mezunu nüfusu ile geçmişini 300-400 yy değil 300-400 bin yıl geriye göndermiş.
Old Town’da Grassmarket Street’te Grassmarket Hotel’de
kaldık, tavsiye ediyoruz. Küçük güzel sürprizlerle donatılmış bir otel.
Duvarınızda bir sudoku olacak. Tebeşirle dolduruyorsunuz (şayet
doldurabilirseniz), housekeeperlar ertesi gün sudokunu yeniliyor. Alt katında bir pub/bar var. Zaten
Grassmarket barların olduğu ve yerel halkın da rağbet ettiği bir bölge. Cuma
Cumartesi akşamları publarda İskoçlarla birlikte gayet güzel eğlenebilirsiniz.
Otelin hemen altında Last Drop var, asılacaklar/idama
gidecekler son içkileri için buraya getirilirmiş:) Otelden yukarı döndüğünüzde Victoria Street üzerinde The Bow Bar yine
uğrayacağınız bir yer olabilir. Daracık bir mekan ama kendi müşteri kitlesi
olduğu kesin. Grassmarket ile Lothian Road’u bağlayan W Port üzerindeki Dragonfly
da unutmayacağım bir yer. Yeni şehir tarafında Rosa Street’te de publar barlar var ama
gitme şansımız olmadı.
Yemek konusunda aman aman aklımızda bir yer kalmadı. Illegal
Jack’s Sout West Grill’inde burrito aklımızda kalan nadir şeylerden. Yemek
konusunda kendinizi mutsuz hissederseniz Hard Rock Cafe’ye yolunuzu düşürüp
mutluluk bataryanızı bir iki bar yukarı çıkarabilirsiniz.
Şehir hakkında kısa bir rota bilgisi vereyim. Sırtınızı tren
istasyonuna verdiğinizde sol tarafta kalenin olduğu yer ve arkası Old Town, sağ
tarafınız ise Yeni Şehirdir. Old Town’da Royal Mile diye adlandırılan Edinburg
Kalesine çıkan yol sağlı sollu yapılarıyla tam bir masal diyarı. Royal Mile
birden çok caddeden oluşuyor, kafanız karışmasın. Lawnmarket, High Street Royal
Mile’ı oluşturan caddelerden bazıları. Buradan Kale’ye çıkacaksınız. Kale’den
güzel bir Edinburg manzarası görürsünüz, ancak Edinburg Kalesi eksik bir
Edinburg manzarası, Kız Kulesi eksik bir Boğaz manzarası gibi olur. Kale'de beni en çok etkileyen şeylerden biri kraliyet köpekleri için yapılan mezarlıktı. Her bir köpek için ayrı bir mezar taşı vardı.
Princess Garden üzerindeki Scottish National Gallery ziyaret
edilebilir. Müze de iskoç ressam W. Allan’ın Slave Market tablosu ilginizi
çekecektir. Resimde İstanbul’da köle pazarından bir yunan kızını satın alan
Osmanlı Paşası resmedilmiş.
Kale’ye mutlaka uğrayacaksınızdır tahminen. Yazın çok uzun
kuyrukların olacağını sanıyorum. Kalenin içinde pek bir şey yok, crown of the
scotland haricinde. Bir de Savaş
Müzesi’nde Çanakkale’de şehit olanların isimlerini görünce İskoçya nire
Çanakkale nire! dememeniz ve savaşlarda ölen gencecik çocuklara üzülmemeniz
içten bile değil.
Kale ile yeni şehir (new town) arasındaki güzelim parkın adı
Princess Street Gardens. Güzel havalarda
kesinlikle çok güzel vakit geçirilebilir. Princess Street ana caddeleri, New Town’ın
Old Town’a bakan yüzü. Kaleyi merkeze alarak şehrin merkezinde bir yürüyüş
dairesi çizebilirsiniz. Princess
Street’ten kale solunuzda kalıp yürüdüğünüzde Lothian Road’a sola dönün, bu
cadde de tiyatro binaları ve restoranları ile işlek bir caddedir. Lothian Road
üzerinde yine sola döndüğünüzde Grassmarket’e çıkacaksınızdır. Grassmarket
meydanından da yukarı doğru çıktığınızda Royal Mile’a varırsınız.
Diğer bir yürüyüş yolu da Princess Street’e paralel uzanan
Quenn Street’tir. Lüks mağazaların olduğu bu caddede de güzel vakit
geçirebilirsiniz. Her iki cadde arasındaki George Steet’i es geçmeyin.
Viski meraklıları için the Scotch Whisky Heritage Museum
ziyaret edilmeli.
Havaalanı şehre uzak değildir. Airlink otobüsleri ile çok
kolay varırsınız (40-45 dak).
Aceleye getirmeyin, araya sıkıştırmayın, en az 2-3 gecenizi
mutlaka Edinburgh’a ayırın!
Evinize döndünüz ve içinden edinburghlar geçen bir film izlemek istiyorsanız Ken Loach ustanın The Angels' Share filmi izlenmeli.
Evinize döndünüz ve içinden edinburghlar geçen bir film izlemek istiyorsanız Ken Loach ustanın The Angels' Share filmi izlenmeli.
Yorumlar