Münih
Genç Türklerin Acıları!
Münih’e ikinci
gelişim, genel turistik keşifleri ilk seyahatimde yapmıştım, hem şehir-içi, hem
şehir-dışı hemen ziyaret edebileceğiniz yerler konusunda sizi internet aleminin
derya deniz bilgi havuzuna bırakıyorum.
![]() |
MarienPlatz |
Tek bir Münih
yoktur, herkesin farklı bir Münih’i vardır. Genellemeler yapmak ve herkesin
aynı tadı almasını beklemek yanlış olur. Ben kendi Münih’imi anlatıp,
kendime aldığım tadları paylaşayım.
Münih küçük bir
şehir, ikinci seyahatimde bu küçük şehri daha da küçültüm, kendime Schwabing
bölgesini mesken eyledim. Şehrin geri kalanı sahiplerine kalsın, beni
Schwabing’e bırakın bir ömür yaşarım.
Aradığımı bulduktan
sonra yeni keşifler yapma peşine düşmüyorum artık, kahvemi aynı kafede içmeye
başlıyorum, yemeğimi aynı restorantta yemeye devam ediyorum, aynı yürüyüş
yolunu kendime rota ediniyorum; kendime kendimce bir rutin yaratıyorum.
Kendi yarattığım
küçük Schwabing dünyasından yola çıkarak Münih'e ilişkin illa bir başlık atacak
olsam başlık "Münih: İyi Bir Alman Organizasyonu" olurdu.
Almanya’nın en
zengin eyaleti, ama zenginliğe ilişkin en ufak bir şatafat görmüyorsunuz,
dünyanın en büyük şirketlerinin genel müdürlüklerini ancak kapı numarasından
bulabiliyorsunuz; şehrin mimarisinde genel mimariyi bozan tek bir yapı dahi
yok.
Kurallara
bağlılıkları milyonlarca euroya mal olsa da yine o kurallardan ve ilkelerden
vazgeçmiyorlar. Munih Olimpiyat Stadı mimari değeri çok yüksek bir
yapıdır, ne var ki 1972 Münih Olimpiyatları için yapılmış, dolayısıyla bugün
için yeterli kapasiteye sahip değil. Genişletilmesi ve ihtiyacı karşılayacak
bir şekilde büyütülmesi gerekmiş. Ama stadın mimarı bu değişime izin vermediği
için Almanlar yeni bir stad (Allianz Arena) yapmak zorunda kalmışlar.
Münih Olimpiyat Stadı
demişken aklımdan çıkmayacak hatıram, geçen gelişimde Olimpiyat Köyünü birlikte
gezdiğim İsrailli arkadaşımın yaşadığı duygu yoğunluklu anlara şahitliğimdir.
Her ülkenin, etnisitenin, dini topluluğun yaşadığı kendi travmaları vardır; ‘en
fazla travma benimdir’ yarışından hiç kimse daha önde çıkamaz herhalde.
Küçük bir şehre
göre gelişmiş metro ağı ve yaygın bisiklet kullanımı zaten hep duyduğunuz
şeylerdir. Ama yeni moda, bunlara ilaveten gelen elektrik şarjlı scooter. Cep
telefonu uygulaması (tier) sayesinde yakınınızdaki mevcut scooterları şarj
durumları ile birlikte görüp hemen kullanmaya başlayabiliyorsunuz ve
istediğiniz yerde bırakıyorsunuz. Turistik veya eğlence amaçlı bir uygulama
olarak düşünmeyin, ciddi bir ulaşım aracı. 20 dakikalık kullanım bedeli 5 euro
civarında. İstanbul’un düz olmayan cografi yapısı ve trafikte otomobil
dışındaki hiç bir aracın ve daha önemlisi yayaların bile yaşam hakkının
olmaması scooter işini bizde en fazla Suadiye Caddebostan hattında mümkün kılar
herhalde.
Ve şehrin içine bir
orman yerleştirmişler: Englischer Garten. Herhalde şehrin içindeki parklara en
fazla bizler tav oluyoruzdur; başka bir ülkeye gidip de parkta vakit geçirmek,
süreli vaktini parklarda bitirmek kulağa anlamlı gelmiyor, bu kadar insani ve
günlük bir olayı dahi yurtdışında yaşama çabamız trajikomik. Parkın keyfini
çıkartın. Ben görmedim ama bir arkadaşımın söylediğine göre parkta türkçe
“mangal yasaktır” şeklinde levhalar varmış. Parktaki biergarten’larda da yiyip
içmek keyifli ama normal şarap sandwich şeklinde sadeleştirilmiş piknik moduna
geçmek bence daha güzel.
![]() |
Englischer Garten |
Parklarda büyük
açık yüzme havuzları mevcut olması yine insanı keşke’lere gark ediyor. Yılda
kaç gün havası güneşlidir ki! Havası hep güneşli memleketimde insanların
yüzeceği havuzlar olmaz, çocuklar fıskiyelerde, süs havuzlarında yazı yaşar
ülkemde.
Büyük
bir şirketin Bavyeralı üst düzey yöneticisi ile konuşurken Doğu Avrupa, Türkiye
ve Ortadoğu kültürleri, halkları, inanışları hakkındaki derin ve doğru
bilgileri şaşkına çevirdi beni. Ama aynı kişinin Mesut Özil serzenişi de bana
bazı şeylerin zengin-fakir doğu-batı olmaksızın tüm insanlığa ait beklentiler
olduğunu gördüm. Mesut Özil’in Almanya Milli Takımında futbol oynarken milli
maç öncesi çalınan Alman ulusal marşına eşlik etmemesi bu iyi eğitimli Almanı
da hayal kırıklığına uğratmış. “Onu Mesut Özil yapan Almanya olmasına rağmen
bir minnet göstermemesi Almanları üzmüş. Ama aynı şey bizde olsaydı biz de
farklı tepki göstermezdik. Tabi burada Mesut Özil’e değil Almanlara da
çuvaldızı batırmak gerekiyor.
Entegrasyon
konusuna gelirsek, Almanya’daki yabancılar arasında en fazla sempati duydukları
İranlılar. Ama bu İranlılar 1980 Humeyni rejiminden kaçan seküler İranlılar.
İran Almanyaya en okumuşunu göç vermiş, biz ise kendi şehrini dahi görmemiş
kırsal kesim vatandaşımızı. Dinamikler çok farklı tabii ki. İranlı seküler
göçmenler Almanya’ya çok iyi entegre olmuş. 10-15 yıl önce İngiltere’de çok
sayıda iyi eğitimli ve batı mantalitesinde iranlı ile tanışmıştım, Amerika’da
da çok sayıda İranlı hocamız vardı. Olguları biliyordum ama çok da iyi kavrayamamıştım.
Bugün pek çok arkadaşımızın yurtdışına göçmesi ve göçmek istemesi ile geçmiş
daha bir oturuyor zihnimde. Batı her daim ihtiyacı olanı alıyor/çekiyor
kendine. Geçmişte mavi yaka oldu bu, şimdi ise beyaz yaka.
![]() |
Münih Değil Tahran! Taste of Cherry! |
Schwabing
bölgesi Englisher Garten komşusu olan bir muhit. Marienplatz’dan sağ
cenahınızda park kalacak şekilde LeopoldStrate üzerinden yürüdüğünüzde muhitin
kalbinden devam ediyorsunuz demektir. Dediğim gibi turisitik değildir ama
Münih’in kendisidir. Yolunuz üzerinde Universitat metro durağında Ludwig
Maximillian University’e uğrayın, üniversitenin içine girin ve şayet ders yoksa
büyük amfisini ziyaret edin derim. Mülkiye’de Büyük Amfi’miz vardı, büyük
gelirdi bize. Ne kadar da küçükmüş meğer! Üniversite’nin arka kapısından
çıktığınızda karşınızda Lost Weekend Cafe’yi göreceksiniz. Oturmak, bir şeyler
okumak için birebir, ama sessiz olmanız gerektiğini bilin. Cafenin giriş
kapısının üstündeki “Love Kills Capitalism” bizim gibi safları tavlamak için
birebir:)
![]() |
Lost Weekend Cafe, Love Kills Capitalism |
Leopoldstreet
üzerinde gönlümü çelen meydan Münchener Freilheit’tir. Buradaki cafeler,
barlar, restoranlar vaktinizi gayet güzel geçirmek için birebirdir.
Gittiklerimden önermeyeceğim yer Ruff’s Burger’dir. Bunun dışında Trumpf
oder Kritisch (pub), Occam Deli (dine and wine), Mun Mun (Thai food), New
Era Coffe & Bar (kahve) güzel güzel takılacağınız yerler. Cocktail House da
farklı kokteyller deneyebileceğiniz bir mekan. Meydandaki dondurmacının
dondurması güzeldir. Bu meydanın hemen arkası Englisher Garten’dir,
parktaki bira bahçelerine buradan kolayca ulaşabilirsiniz.
Ben turist olarak
takılacağım, vaktim çok az ve şehrin göbeğinden ayrılamam diyenler için
MarienPlatz meydanı etrafında Brenner (dünya mutfağı), Hofbrauhaus (Bira -
Bavyera mutfağı ), Augistiner am Platzl (Bira-Alman Mutfağı), Schneider
Brauhaus (Bira, tap 5 ve tap 7’den hangisini içeceksiniz?- Alman mutfağı).
Aslında vakti geniş olanlar da bu mekanları atlamadan diğerlerine geçmesinler.
Vereceğim pratik bilgiler bu kadar. Hayati bir bilgi de Almanlar arasındaki
inanış: Kadeh tokuştururken karşınızdakinin gözlerine bakın, bakmazsanız 7 yıl
boyunca seks hayatınız kötüye gidermiş:)
![]() |
İsar Kenarında Piknik |
Vaktiniz
varsa ve hava da şansınıza yaver gidiyorsa yapmaktan zevk alacağınız bir şey de
İsar Nehri kıyısında takılmak olabilir; Frühlingsanlagen’de yapabilirsiniz
bunu, Fraunhoferstrabe metro durağında inip: yakındaki pizzacı
sandwichcilerden (mesela Kiosk Reichenbachbrück) yiyeceğinizi içeceğinizi alıp
nehir kıyısında güneşlenip, ayaklarınızı nehre sokup Almanya’nın uçsuz bucaksız
Akdeniz kıyılarındaymışçasına vakit öldürebilirsiniz.
Yorumlar